Türkiye. Sonbahar 2022. Savaştan çıkıp kendimi siren ve tehlike alarmları olmayan bir dünyada bulmak garip bir duygu. Ukrayna'nın dostu olan, silah yapmasına rağmen barış arayan.
Modern Türkiye efsanelerinin hakkını vermek için Kiev'den 3 günlüğüne ayrıldım. Önümde kocaman Baykar Teknoloji Merkezi. Aslında bu bir Türk rüyası. Ve anlaşılan, aynı zamanda da Ukrayna'nın rüyası.
Çünkü bu günlerde Ukrayna’nın yanında savaşan meşhur Bayraktar SİHA’ları burada üretiliyor. Biz buraya Baykar Teknoloji Merkezi’ni yöneten iki kardeş ile konuşmaya geldik. Haluk ve Selçuk Bayraktar kardeşler. Haydi gidelim Programlarınız, Ukrayna’da popüler mi? Nasıl konuştum? Açık mı yoksa kapalı mı? Muhtemelen herkes size Erdoğan'ın damadı olmanızla ilgili sorular soruyor. Bundan sıkıldınız mı? Yoo, ben gayet memnunum. Ben şunu merak ediyorum. İHA'larınız askeri araçlar.
-Evet. Savaşlar bittikten sonra bunlar ne yapacaklar? Bir bebek gibi emekler. Sonra yürür ve sonra koşar. İstanbul yakınlarında bir askeri üs. Bugün bu "kuşa" uçma öğretiliyordu. Hem de çılgınca alkış eşliğinde. Çok beğenmişti fabrikayı, üretimi ifade edince, biz de tamam biz bunu kuracağız diye kendisine söz verdik.
Bence babanız da sizinle gurur duyardı. Yaptığınız şey, inanılmaz… Bu gerçekten harika! Samimiyim! -Teşekkür ediyorum. Sağ ol. Bu çini. Türkçede böyle diyoruz. Bu çini benim fikrimdi. Ofisin girişinde, tarihten günümüze uzanan geçmişi ve geleceği göstermek istedim. Böyle sanatsal bir sunum. Bu eser, İstanbul'u fetheden Sultan Fatih'in zamanıyla başlıyor.
Eski zamanlarda İslam alimlerimiz vardı. Sonra Osmanlı gemilerini görüyoruz. Eski gemileri, çünkü Osmanlı gemi inşa teknolojileriyle meşhurdu. Sonra, havacılık endüstrisinde çok sayıda girişimcinin olduğu erken Cumhuriyet Dönemi geliyor. Nuri Demirağ bunların en ünlülerinden biri, özel sektörde çalışan bir iş adamı.
Uçak yapımı ile uğraştı. Ancak fabrikası kapatıldı. Burada uçaklarını görüyorsunuz, alçalıyorlar. Ve sonra bizim uçaklarımız geliyor. Burada Milli Teknoloji Hamlesi de var. Bu stratejinin adıdır. Burada Bayraktar TB2, Bayraktar AKINCI, Uçan Araba, KIZILELMA'mız var. Sonra TEKNOFEST, DENEYAP ve bir sosyal sorumluluk projemiz olan Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı geliyor.
Ve burada artık uzay. Uzaya doğru gidiyoruz. Gelecek bu. Aşağıda ise Özdemir Bayraktar Milli Teknoloji Merkezi yer alıyor. Burada çok güzel bir spor merkezimiz var.
İki havuz ve iki spa var. Bay ve bayan olmak üzere iki havuz. Bir de hamam yani Türk hamamı. Her şey burada. Bir müze var, bir kreş var. Burası konaklamalı bir ofis gibi. -Hamamı hiç kullandınız mı?
Buradakini mi? -Evet. Henüz değil. Tüm bunlar henüz çok yeni. Henüz burada pek çok şeyi görecek zamanım olmadı.
Her şey hala düzene sokuluyor. Burada günde ne kadar çalışıyorsunuz? Bütün gün mü? Evet, genelde sabah erken gelip akşam geç çıkıyoruz. Bir sorum var. Siz de zaman zaman bu yarışmalara katılıyor musunuz?
Evet, bazen! Ama bu bizim için yeni bir şey. Rica etsem dener misiniz? Tabii ki. Naber? İyi hadi atın bakalım. Peki! Teşekkür ederim! Senin ismin neydi? İsmail Biraz şey... Raketler biraz dandik.
Maalesef. Ama idare ediyor. Pardon. Her şey yolunda mı? -Raket pek iyi değil. Bu röportajı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Burada, fabrikanızda olmak bizim için
büyük bir onur. Bu gerçekten etkiliyici. Gördüğümüz şeyler... Burası bir savunma tesisine hiç benzemiyor. Ama her şeyden önce, Bayraktar'larınızın zafer kazanmamıza yardım ettiği için çok teşekkür ederiz.
Ben de öncelikle, hoşgeldiniz demek istiyorum, tesisimize. 10 Ekim'de Ukrayna'ya benzeri görülmemiş bir insansız hava aracı saldırısı gerçekleştirildi. Bir sürü dron kullanıldı. Ve anladık ki... Bunlar İran insansız hava araçlarıydı. Ve savaşımızın çok yüksek teknolojili bir savaş olduğunu fakat
aynı derecede yüksek teknolojili bir yanıtımızın olmadığını fark ettik. Size bir sorum var. Peki ya siz... Bayraktar kardeşler ve hatırası şad olsun babanız, bu ürünlerin gelecek olduğunu nasıl anladınız? Ve neden onların üzerine iddiaya girdiniz? Baykar tamamen insansız hava aracı teknolojisine odaklanan bir firma. Ve tek odak alanı bu şu anda. Ve biz 20 yıldan bu yana, işte, rahmetli babamla birlikte başladık 20 yıl önce. Ve o zaman bir iddiayla ortaya çıktık biz. Çünkü 20 yıl önce Türkiye, savunma ve bu tarz teknolojik alanlarda ciddi ölçüde, başka ülkelere bağımlıydı. Özellikle mesela Amerika'ya, Batı ülkelerine çok bağımlıydı.
Ve Türkiye yaşadığı süreç içerisinde bu bağımlılıktan dolayı çok zarar gördü. Mesela bize parasıyla belli teknolojik silahları, mesela İnsansız Hava Araçlarını vermiyorlardı. Verseler dahi, onu nerede; ne zaman kullanacağımız konusunda sınırlamalara tabi tutulma gibi durumlar vardı. Dolayısıyla, burada bu kısır döngüyü kırmak adına, bu insansız hava aracı teknolojisinin biz çok kritik olduğunu, 20 yıl önce katıldığımız konferanslarda... Yani buna bir ideal olarak başladık. Ve bunun bir kıvılcım olduğu iddiasıyla ortaya çıktık.
Dedik ki Türkiye özellikle bu teknolojide, bu kısır döngüyü ancak paradigma dönüştüren alanlarda adım atmasıyla kırabilir. İnsansız hava araçları da bu işin geleceği. Buna odaklanmamız lazım diye bir strateji belirledik. İşiniz Türkiye siyasetine ne kadar bağımlı? Daha iyi anlamanız için bir örnek vereyim. Bakın, askerlerimiz ilk İranlı "Şahed" i ellerine geçirip parça parça söktüğünde, onun dünyanın her yerinden gelen parçalardan oluştuğunu anladık.
Yani, ülkenin bazı ambargoların altında olmasına rağmen, tüm ülkeler İranlılara parça tedarik ediyordu. Ya Türkler için, sizin için, şirketiniz için nasıl? İHA üretimini bir iş olarak mı görüyorsunuz? Yoksa kendi ilkelerinizden mi yola çıkıyorsunuz? Kesinlikle, biz bu işi Türkiye'nin bir bağımsızlık mücadelesi olarak görüyoruz. Ve bu işin Türkiye'nin bağımsız ve güçlü geleceğinin ancak bu tarz işlerde, bu tarz oyun değiştirici alanlarda adım atarak olabileceğine inanıyoruz.
Dolayısıyla, babamdan da bize gelecek şekilde; hiçbir zaman Baykar için bizim için ne kadar para kazandığımız, ne kadar gelir ürettiğimiz değil, neleri başardığımız her zaman öncelikli oldu. Her zaman! Hatta ben belki, ona da gelirsiniz de. Biz bunu, Ukrayna konusunda da bu duruşu sergiledik. Ukrayna'da da mesela kampanyalar düzenledi. İnsanlar, bu savaş esnasında yaşadıkları zorlukla mücadele etmek için herkes ufak ufak paralar toplayıp Bayraktar TB2 alma kampanyasına katıldı. Çocuklar kiraz sattı. Kazandığı parayı buraya attı işte kız çocukları saçını kesti bu kampanyaya katıldı. Yani biz dolayısıyla biz bunları görüp, tamam parayı verin biz de size uçak verelim.
Biz bunu yapamazdık. Burada bir insani duruş yani. Ukrayna'nın yaşadığı bu zorlu süreçte mutlak surette insani bir duruş sergilememiz sorumluluğunu hissettik. Ve bütün bu kampanyalara tamam biz kesinlikle bu paraları almayacağız. Siz bu paraları Ukrayna için kullanın. Biz size bu uçakları bilabedel ücretsiz vereceğiz diye karar aldık. Sadece her ülke, Ukrayna ve Türkiye bu anlamda çok iyi birbirini tamamlayıcı ve destek verici iki örnek aslında.
Yani bazı konularda iki müttefik ülke birbirini tamamlayıcı birbirini daha güçlendirici ittifaklar oluşturabiliyor. Aslında, Türkiye ve Ukrayna’nın savunma sanayi tecrübesi de bunun çok güzel bir örneği aslında. Son yıllarda yaşanılan bu yakınlaşmada da bu çok etkili oldu. Bayraktar için bağış toplayan Litvanyalı gazeteci Adrius Tapinas'ı muhtemelen tanıyorsunuzdur. Bayraktar için yaklaşık altı milyon dolar bağış topladı.
Evet. Siz ise o İHA’yı hediye ettiniz. Ukrayna’ya teslim etsinler diye bu Bayraktar'ı Litvanya Savunma Bakanlığı'na ve Litvanya halkına bağışladınız.
Şimdi soruyorum kendisine: Bayraktarlarla şimdi konuşma fırsatınız olsaydı onlara ne derdiniz? Öncelikle, tüm Litvanya halkı ve Ukrayna halkı adına onlara çok teşekkür ederdim. İkinci olarak, bu işten herkesin kazandığını söylerdim. Arkadaşlar, burada herkes kazandı. Siz de şirket olarak kazandınız. Türkiye de devlet olarak kazandı. Muhtemelen Ukrayna'yı destekleyen herkes kazandı.
Çünkü onların bu kararının özellikle diğer projeler için büyük bir katalizör olduğunu düşündüğümü söylerdim. Ve tabii zaten Ukrayna'ya üç Bayraktar daha bağışladıklarında Polonya'ya bir Bayraktar bağışladıklarında, işte o zaman sorardım. Peki, yeni bir ülke Bayraktar için bağış toplama kampanyasını başlattığında kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Korkmuyor musunuz? Ofisinizde keyifler nasıl? Ah olamaz, yine mi? Şimdi Norveç ve Kanada da! Pekala, kaç tane daha bağışlayabilirsiniz? Çünkü evet, konu ile ilgili bizde de güzel yorumlar vardı. Sanki Baykar artık İHA üreticisi değil, bir hayır kurumu. Duygularımızı tahmin edebilirsiniz, çünkü insanların bize yardım etmeye hazır olduklarını öğrendiğimiz zaman bu savaşın yani tam ölçekli savaşın başlangıcıydı.
Bizim için bu son derece önemliydi. Yalnız olmadığımızı anladık. Ama tüm dünyanın yanımızda olması, Bayraktarlar ile veya iyi bir söz ile olsa dahi bize yardım etmesi bizim için büyük bir destekti! Ve bundan dolayı size çok minnettarız. Dolayısıyla burada bu kampanyalarda da böyle çok rekor sürede toplandı. Bizim burada artık yani maddi bir şekilde bakılamaz yani. Biz öyle düşündük öyle değerlendirdik. Ve dolayısıyla biz burada amacımız, desteğimizi göstermek istedik açıkçası orada.
Bayraktar kardeşleri, Ukrayna-Rusya savaşını, bu kanlı muharebede cesurca tercihlerini çok konuştuk. Onları önce insan, sonra iş adamı olarak görüyoruz. Yaşadığımız facia da bizi anladılar. Çünkü onlar için savaş bir bakış açısı ve inanç meselesi.
Ve ayrıca ahlaki duruş meselesidir. Çünkü paranın ve ticari başarının önemi yoktur. Babaları Özdemir Bayraktar onlara böyle öğretti. "Hakk'ı üstün tutmak yaşam gayemizdir" diyordu. Ve seçimlerini yaptılar.
Özellikle çok zor olduğunda, diğer kayıplarımızın yanı sıra Ruslar uçağımız Mriya’yı (Rüya) imha ettiklerinde yeni bir efsanemiz doğdu: Bayraktar... Gelecekteki zaferin sembolü. Ukrayna'nın eski Türkiye Büyükelçisi Sayın Andrii Sybiha ile görüştüm. Onu iyi tanıyorsunuzdur, siz de. -Evet. Selam gönderdi. Ortak işbirliği planlarımızdan bahsettik. Türkiye ve Ukrayna'nın bir fabrika kurmayı planladıklarını ve bu fabrikanın kurulacağı yeri şimdiden belirlediklerini söyledi. Hatta bu fabrika için arazi çoktan satın alınmış. Tek soru şu: Bu fabrika ne zaman kurulacak? Bu bağlamda elbette Bayraktarlara, Kızılelmalara ve muzaffer olmamıza yardımcı olabilecek her şeye gerçekten ihtiyacımız var. Ama ne zaman?
Fabrika ne zaman faaliyete geçecek? Gazeteci çevremizde aramızda konuştuğumuzda meslektaşlarım, “Haluk Bey'e bu fabrikayı yer altına inşa etmek mümkün olup olmadığını sorarsın belki?” dediler. Daha hızlı hareket edelim! Hatta şunu merak ettiler: “Fabrikanızın, ortak fabrikamızın etrafına hava savunması kurmayı düşünüyor musunuz?” Öncelikle fabrika konusunda girmeden önce, Andrii Sybiha özellikle biliyorsunuz daha önce büyükelçiydi Türkiye'de. Ve Türkiye ve Ukrayna arasındaki ilişkilerin ivmelenmesinde ve bu yakınlaşmasında da onun çok büyük katkısı var. İlk Andrii Sybiha ile tanışmıştık. Dolayısıyla onun da çok büyük bir katkısı var.
Onu da söylemek isterim. Fabrika konusu tabii şöyle, yani biz öyle bir şey kurduk ki aslında Türkiye-Ukrayna arasında savunma ve havacılık arasında gerçekten iki ülkenin de birbirine katkı sunacağı bir modelle, iş, süreçler yürütüldü. Örneğin biz Ukrayna'ya biliyorsunuz, Ukrayna daha önce silahlı insansız aracını yani 2015'li yıllarda silahlı insansız hava aracı almak istedi. Hiçbir ülke bunu kabul etmedi. Ne Avrupa ne İsrail hiçbir ülke bunu kabul etmedi. Ne Çin. Bir tek bu konuda Türkiye, Ukrayna ile işbirliğine açık oldu.
Ve işte silahlı bizim Bayraktar TB2'ler teslim edildi ve aynı şekilde ondan sonra da biz bu geliştirdiğimiz AKINCI ve yine KIZILELMA insansız savaş uçağı projelerinde de türbin motoru ihtiyacı vardı. Bu konuda da Ukrayna ciddi önemli kabiliyetlere sahip. Biz de o teknolojiyi Ukrayna'dan tedarik ederek bu sistemlerin motorlarının ilk Ukrayna menşeli olması Dolayısıyla burada çok büyük bir sinerji aslında.
Güzel bir sinerji oluştu. Ve özellikle Cumhurbaşkanı Zelensky, 2019 Ağustos ayında bizi ziyaret etmişti, Baykar'ı. Bizim ana fabrikayı ziyaret etmişti. Ve fabrikada o zaman. Ukraynalı askerler eğitim alıyordu. Onlar da buradaydı onlarla da selamlaşmıştı.
Ve çok beğenmişti fabrikayı, üretim ortamını. Ve bizden böyle bir tesisin Ukrayna'da kurulması isteğini de bize ifade edince biz de tamam biz bunu kuracağız diye kendisine söz verdik. Ve ondan sonra bizim bu konuda çalışmalar başladı. Ve orada fabrika için çok yer araştırdık. Nerede olabilir? En sonunda işte Kiev'de bir yer satın aldık.
Kendi arazimizi satın aldık. Mimari ekipler proje tasarım süreçlerine başladı. Ve bu çok önemli. Bu tesis aynen Türkiye'de olduğu gibi... Böyle sadece sembolik montaj değil. Tüm teknolojileriyle Ar-Ge'siyle ve tüm üretim derinliği ile büyük entegre bir tesis olarak planlandı. Ve bunun için Türkiye Cumhuriyeti devletinden de o dönemde izinler alındı.
Yani Bayraktar TB2, Bayraktar AKINCI'nın teknolojik anlamda tüm alt sistemleriyle orada üretilmesine yönelik izin de alındı alındı. Bu çok önemli. Biz de planlarımızı bunun üzerine kurduk, başladık. Ve şu an mimari tasarımları da açıkçası bitti ama tabii şu an yaşanan çok büyük bu zorlu durumdan dolayı işte elektrik kesintileri olsun veya biliyorsunuz güvenlik konuları. Yani bu sonuçta stratejik bir alan. Böyle bu tarz teknolojik tesisler sadece bugün için, yaşanan zorluk için değil. Ukrayna'nın geleceği için de lazım.
Dolayısıyla bunların korunması da önem arz ediyor. Dolayısıyla hava savunma sistemlerinin olduğu bir yerde olması. Veya işte dediğiniz gibi yer altında. Ama bu bütün bunları bizim tek başımıza koordine etmemiz çok da mümkün değil. Biz kendi imkanlarımızla kendi ayırdığımız kaynaklarla işte tesis, tesisin ekipmanları işte orada Ar-Ge yapacak personel, bu tarz stratejiler üzerinde odaklanıyoruz.
Ama işte diğer konuları aslında daha kapsamlı belki ele alalım ama o da kısa sürede olabilecek bir şey değil açıkçası. Bizim kararımız da net. Bunun için kaynaklarımızı da harcıyoruz ve devam ediyoruz buna. Bu planlar doğrultusunda ilerlemeye... Belli başlangıç tarihlerini konuşabilir miyiz? Yani bu fabrikanın duvarlarının inşasına başlama tarihini yoksa her şey savaştan sonra mı? Yani her şey savaştan sonra mı olacak? Açıkçası biz şu an yani devam ediyoruz aslında. Şu an devam ediyor. Hatta bazı yani belki çok somut ifade... Mesela, elektrik bağlantısı gibi. Belli temel şeyler var. Onlara yönelik süreçlerde bizim ilerliyor.
Mesela, Türkiye ile Ukrayna Arasında 3 Şubat 2022 tarihinde iki ülke arasında devletten devlete yüksek teknoloji havacılık ve uzay alanlarındaki yatırımlar için bir çerçeve anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın Ukrayna Parlamentosu'nda onay süreci var mesela. O henüz bitmedi. Bu röportajı yaptığımızda, Verkhovna Rada'nın (Ukrayna Parlamentosu) iki ülke için böylesine arzu edilen bir işbirliğine ilişkin anlaşmayı birkaç gün gün içinde onaylayacağını bilmiyorduk. Diğer bir deyişle, Ukrayna'da Bayraktar üretimi olacak. Toplam yatırım tutarı yüz milyon doları bulacak. İlk “kuş”, montaj hattından 2025’te çıkmalı. Ama şimdilik bunlar sadece savaş sırasındaki rüyalar. Ukrayna-Türkiye teknolojik rönesansının hayalleri...
Burada sadece diğer ülkelerden gelen ödülleri saklıyorum. Bunlar Azerbaycan'dan. Bana, babama ve ağabeyime de aynı nişanlar verildi. "Karabağ" Nişanı. Bu nişan ise Cumhurbaşkanı Zelensky tarafından verildi. Bakabilir miyim? Evet, elbette.
Devlet Liyakat Nişanı... Cumhurbaşkanı Zelensky çok yakın zamanda verdi. Ve bu kasklar Ukraynalı bir sanatçı tarafından yapılmış. Ağabeyimde de bunlardan var. Ve bu başka bir tanesi. Kedilerle. Bu, Türkiye’de bir şehrin sembol kedisi. Gördüğünüz gibi bir göz diğerinden farklı. Bu kedi bir İslami kıssadaki kedidir. Neden bahsettiğinizi anladım. Evet, evet. Bunlar kedi. Onları buraya koydum.
Vışıvanka (Geleneksel nakışlı gömlek) -Evet, işte Bayraktar. Burada yazıyor. Bu bir ustanın hediyesi. Ukrayna’dan geldi. Muhtemelen biliyorsunuzdur. Bayraktar yazıyor.
Ukrayna nakışı bir tılsım işlevi görüyor. Burada açıklaması var. Burada diyor ki Bayraktar, Ukraynalılara yardım ediyor ve bu Vışıvanka sizin için bir tılsım olacak. Ukrayna'dan iki tane, Azerbaycan'dan da iki tane. Bu savaştan önce 2020'de verildi. -Kim verdi? Cumhurbaşkanı Zelensky. İkisini de. Hem üçüncü hem de birinci derece…. Devlet Liyakat Nişanı. -Bakabilir miyim? -Evet, elbette.
Devlet Liyakat Nişanı. Selçuk’un sahip olduğunun aynısı mı? -Evet aynısı. Bu Birinci Derece Liyakat Nişanı. Yine Cumhurbaşkanı Zelensky Devletlerin böyle madalyalar vermesi sizin için önemli midir? Ukrayna ve Azerbaycan tarafından verilenler mi? Tabii ki, onlarla ödüllendirilmek kıymetli. Bizim için bir onurdur. Çünkü sizin Bayraktarlarınız hem bizim zaferimiz hem de Azerbaycan'ın zaferi için çalışıyorlar. Evet. Onlarla ödüllendirilmek bir onurdur.
Ukrayna'da bir iş kurmak zor mu? Bize deneyiminizden bahseder misiniz? Ukrayna, bir Türk üreticisi ve yatırımcısı geldiğinde onu hoş karşıladı mı? Ben savunma ve havacılık alanında tecrübeliyim. Dolayısıyla biraz o açıdan bakarak buna cevap verebilirim ancak. Ukrayna Tabii savunma ve havacılık alanında çok geçmişe dayalı büyük bir tecrübesi var, birikimi var. Ama tabi bu birikimle, şu an dünyada yeni gelişen teknolojilere yönelik. Mesela İHA teknolojisi tipik bir savunma sanayi teknolojisine de benzemiyor.
Siz de dediniz. Daha "IT" odaklı, daha sivil alana da yakın ve ortak noktaları çok olan bir konu aslında. Dolayısıyla çok farklı bir anlayış gerektiriyor. Bu anlayış hangi ülkede olursa olsun. Mesela Türkiye'de de biz uzun yıllar mücadele verdik.
Bu konunun önemine ve bu konudaki atılması gereken adımlara ilişkin. Dolayısıyla Ukrayna özelinde bahsetmek gerekirse, böyle bir yatırımın Ukrayna'da yapılması konusunda mutlak suretle işin resmi tarafında ve işin devlet tarafında da yapılması gereken bazı regülasyonlar var. Bu tarz yatırımların kolaylaştırılması için gerekli adımların atılması gerekiyordu. Özellikle Cumhurbaşkanı Zelensky bu konudaki iradesi ve bu konudaki kararlılığıyla aslında bizim de bu mesela iki ülke arasındaki çerçeve anlaşmasının imzalanması süreci. Çünkü bir şey yapmak kolay bir iş değil. Yani bir şey yıkmak kolay. Durdurmak kolay. Basit. İşte bir tuğlayı çekersiniz bir ev yıkılır.
Ama bir şey yapmak için herkesin pozitif anlamda ona katkı sunması lazım. Özellikle savunma havacılık gibi kontrole tabi, işte devletin de içinde olduğu... Yani tamamen sivil olmayan devletle olan ilişkilerini de ön planda olduğu ve güvenliğin, gizliliğin de olduğu alanlarda devletin de yapılanma anlamında belli tedbirleri alması açıkçası gerekiyordu.
Ukrayna'da da bu anlamda atılması gereken adımlar vardı. Bunlar atılmaya başlandı. Ama tabi kolay değil. Yani Ukrayna'da özellikle bu tarz konularda savunma havacılık konusunda, çünkü aslında bizim yaptığımız yatırımın bunun bir örneği olmasını da istiyoruz. Yani dış dünyadan Ukrayna'ya yine katkı sunacak, Ukrayna’nın hem ekonomisine hem de stratejik anlamda güç kazandıracak böyle bir yatırım olması, bir örnek olması açısından da önemli.
Bizim bunu yapmamız aslında. Olması da lazım. Haluk Bey, bir sonraki sorumla sizi zor duruma düşürmekten korkuyorum ama yine de cüret edip soracağım. Ukrayna’da yolsuzlukla karşılaştınız mı hiç? Tabii söylemek lazım bizim bu konu özellikle savunma havacılık alanında.
Belki farklı uygulamalar olabilir ama biz Baykar olarak mesela genelde hep devletten devlete direkt tedarik edecek makamlarla görüşerek ilerliyoruz. Böyle aracı bir yere verelim, o yapsın. O tarz bir şey kurmuyoruz biz Baykar olarak. Zaten bunu biz yapabiliyoruz, rahatlıkla. Niye? Çünkü stratejik bir ürün, her yerde rahatlıkla bulamayacağınız bir ürün, bir teknoloji. Dolayısıyla biz direkt devlet makamlarıyla görüşme fırsatı bulup, herhangi bir aracı olmaksızın ilerleyebiliyoruz. Birkaç kez Cumhurbaşkanı Zelensky’den bahsettiniz, İkili ilişkilerin yoğunlaşmasının onun zamanında başladığını söylediniz. Onun özel telefon numarası sizde var mı? Herhangi bir zorlukla karşılaştığınızda, veya öylesine Cumhurbaşkanı Zelensky ile görüşmek istediğinizde onu arayıp konuşabilir misiniz? Cumhurbaşkanının açıkçası şahsi telefonu bende yok. Ama bizim çok görüşme imkanımız oldu.
Birçok kez gittiğim zaman sağ olsun Kiev'e savaş öncesinde de sonrasında da. Başlangıcında, gittiğim zaman sağ olsun kabul etti. Görüşme fırsatımız oldu. Tabi Cumhurbaşkanı Zelensky çok yoğun. Ben onun şahsi telefonu üzerinden onu meşgul etmek istemem. Ama Cumhurbaşkanlığı ofisiyle, devlet makamlarıyla rahatlıkla görüşebiliyoruz.
Özellikle belli ihtiyaçları olduğu zamanda. Burası bizim kampüsümüz. Şimdi akşam manzarasını görüyoruz. Şurası kafeterya. Şurası üretim binası, şurası kompozit atölyesi, burası yeni fabrikanın binası. Eski fabrikanız nerede? O kadar da eski değil -Hala faal mı? Evet, hala çalışıyor. Orada Bayraktar TB2, AKINCI ve KIZILELMA prototipleri orada üretiliyor. Montaj orada yapılıyor. Önceden proje ve tasarım çalışmalarını orada yapıyorduk. Ama artık proje ve tasarımı bu binaya aktardık.
Yani orada artık sadece üretim var. İşte bu uçak şimdi. Açacağım hemen...
İşte bu... Evet. İşte AKINCI. Şu anda uçuyor. Eğitim uçuşu. Gösterirsek, herhangi bir sır ifşa etmeyeceğiz değil mi? Her şey yolunda. Çünkü bu bir eğitim uçuşu, yani sorun yok. Eğitim ve test. Bu normal bir çalışma videosu. Bu uçak bizim ve onunla eğitim yapıyorlar. AKINCI şimdi inecek.
Şimdi mi? -Evet işte. Canlı. Şu anda oluyor. Bu nerede oluyor? -Yakında, Çorlu’da. Test ve eğitim merkezinde. Cumartesi oraya gideceğiz değil mi? -Evet Ortaklarımız bu savaşta bizi silahların kullanımı konusunda çok sık sınırlıyor. Mesela füzelerimizin Rus topraklarını vurmaması gerektiğini söylüyorlar. Ve bu nedenle menzil limitleri uygulanıyor. Bayraktarlar için de benzer şartlar geçerli mi? Bayraktarların, Rus topraklarında kullanılmaması için Ukrayna’ya şart koyuyor musunuz? Bayraktar TB2'ler Ukrayna'nın kendi envanterinde olan ürünler şu anda. Ve Ukrayna askeri, Ukrayna devlet otoritesi, onu kendi güvenliğini sağlaması adına istediği şekilde kullanabilir.
Herhangi bir sınırlama söz konusu değil. Siz ve kardeşinizin, uçaklarınızın uçmasını izlemek için muharebe alanlarına gittiği söyleniyor. Savaştan önce Donbas'a gittiniz mi? Savaşın başlamasından sonra Ukrayna'yı ziyaret ettiniz mi? Ben açıkçası Doğu bölgesine gitmedim. Donbas bölgesine gitmedim. Savaştan önce Ukrayna'yı çok kez ziyaret ettik.
Bizim Ukrayna'da ekibimiz var, firmamız var. 30 kişilik ekibimiz var. Ukraynalı. Evet, burada eğitim almış bizim personelimiz. Onlar sağda destek veriyorlar. Çünkü böyle bir sorumluluğumuz da var zaten. Destek verme sorumluluğumuz da var. Dolayısıyla onlar Ukrayna askerleri ile birlikte
nerede olursa olsun, neye ihtiyaç varsa, hangi saatte olursa olsun destek sunuyorlar. Savaş başladıktan sonra ben Ukrayna'ya 3 kez geldim. İki kere Kiev'e geldim. İşte bir kere Lviv'e geldik. Ve bizim ekiple birlikte biz devamlı takip ediyoruz. Bir ihtiyaç olduğu zaman onu hemen yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir problem olduğu zaman çözmeye çalışıyoruz, her kanaldan.
Açıkçası bu anlamda kesintisiz bir şekilde biz elimizden geleni yapıyoruz. Çünkü biz sonuçta bu sistemlerin Ukrayna için en azami ölçüde faydalı olmasını istiyoruz. Teknik anlamda da geliştirilmesi gereken bir şey varsa geliştiriliyor. Her ortam farklı ihtiyaçları ortaya çıkartıyor. Ve şu an çok farklı problemler olabilir. Bir anda yepyeni bir şey karşınıza çıkabilir. Ona çözüm geliştirmeniz lazım. Sınırlayıcı olmamanız lazım.
Dolayısıyla biz bu konuda ne gerekiyorsa yapıyoruz açıkçası. Bazen bizden yani istenmesini beklenmeden faydalı olabileceğini düşündüğümüz teknik ilaveleri de sunarak onları da sisteme katıyoruz. Mesela, örnek vermek gerekirse, Belki biraz daha açık konuşmak gerekirse: "Network" konusu yani burada insan savaşınca sadece uçan cisimler düşünmeyin.
Yerde çok büyük güçlü bir "Network" olması gerekiyor. Uçak bir yerde uçarken çok farklı noktalardan onu kullanabilmeniz lazım. Farklı noktadan kalkıp farklı noktaya inebilmesi lazım. Çünkü pistler bombalanıyor, kalktığı noktaya bir daha inemeyebilir. Network'ün esnek olması lazım.
Bir uçak uçarken çok farklı noktadan bir sürü kişinin onu izlemesi lazım. Tespit ettiği hedeflerin hepsini kayıt altına alınıp işlenmesi lazım. Coğrafi bilgi sistemleri lazım . Birçok böyle farklı farklı konularda, farklı problemler çıkabiliyor. Biz bu konularda bazen kullanıcı dahi bize söylemeden, faydası olacağını düşündüğümüz husus varsa bunları yapıp destek veriyoruz. Uçağınız düşürüldüğünde üzülüyor musunuz? Sizin için bu ciddi bir durum mu? -Değil. Yani sonuçta bu
Sonuçta, Ukrayna çok büyük bir güçle karşı karşıya. Orantısız bir şeyle karşı karşıya. Dolayısıyla, dünyada da bu teknolojilerde bu silah... Böyle bir orantısız güce karşı her şey olabilir.
Burada şu var, sonuçta insan yok içinde. Yani açıkçası ben Ukrayna'da bir Ukraynalı savaş pilotunun Sukhoi uçağıyla vurulup düşürülmesine üzüldüğüm kadar üzülmüyorum tabii ki. Sonuçta içinde insan yok. Yani insana bir zarar gelmiyor düştüğü zaman. Dolayısıyla, o anlamda karşılaştırılamaz diğer başka durumla. Çok mu insan var burada? -Burada mı? Bin! Burada sadece mühendislerimiz var. Tasarımla uğraşıyorlar. Her şeyi geliştiriyoruz Yazılımı, elektroniği.
Gece de çalışırlar mı? -Evet. Bazen. Şu anda KIZILELMA üzerinde çalıştığımız için burada çok insan görüyorsunuz. Ben de geç saate kadar çalışıyorum. Bazen ufak tefek sorunlar yaşanıyor. Burada uçaklarımızın prototiplerinin bulunduğu hangar. Galeri gibi bir şey. -Bu Kızılelma mı? Evet, bu Kızılelma. Bu Mock-up.
Burada daha fazla araç var. Bu onların gerçek boyutu mu? Evet evet. Onlar büyük Oldukça büyük. Bu Bayraktar ТВ2, muhtemelen görmüşsünüzdür. -Evet. Biliyoruz Şuradaki Bayraktar ТВ1. Hiçbir zaman üretime geçilmedi.
Çünkü 2010 yılında onunla teknolojiyi gösterdik. 2009 yılında ilk uçuşunu yaptı, ardından bir yarışma kazandı ve biz onu Bayraktar TB2'ye çevirdik. O zamandan beri sürekli gelişiyor, bu iyileştirmeler durmadan devam ediyor. Yani gelişim, yükseltmeler her zaman devam ediyor aslında. Çok iyiler. Oradaki ne?
Geleceğin uçan araba prototipi. Önce şehir dışı bölgelerde kullanılacağını düşünüyoruz. Taksiler mi böyle olacak? -Evet, uçan taksi. Ama gelecekte. Bu şu anda sadece bir prototip. -Pilot olmayacak yani. Evet, pilot olmayacak -Yolcu binecek ve gidecek yani.
Aynen öyle, düğmeye basar ve gitmesi gereken yere gider. -Bu korkutucu. Kötü mü? Gerçekten mi? Peki, onları şöyle de kullanabilirsiniz. -Bu tehlikeli! Bu yüzden henüz kullanılmıyorlar. Sebep bu. Ama bu korkutucu değil. Belki daha 10 yıl geçmesi lazım.
Piyasaya yeni bir ürün çıktığı zaman, yani yeni bir İHA,. Hemen nasıl bir şey olduğunu merak ediyor musunuz? Başka bir şirket daha iyisini yaptı diye kıskanıyor musunuz? Biz biraz daha kıskanmaya vakit bulamıyoruz. Sürekli bir şeyleri geliştirme çabasında olduğumuzdan, teknik problemleri. Kimi zaman çok basit zannedilen problemlerle biz saatlerce günlerce boğuşuyoruz. Şu anda da ben öyle onun gibi onlarca problemle uğraşıyorum.
Pek vakit kalmıyor. Yeni bir uçak yapıyoruz KIZILELMA diye. Belki vakit kalsa kıskanırız bilmiyorum ama. Biz kendi uçaklarımızı Bayraktar TB2'yi, AKINCI'yı işte KIZILELMA'yı yapıyoruz. Bir de Bayraktar TB3'ü havada tutmaya uğraşıyoruz. İşte olabildiğince emniyetli bir şekilde uçsun.
İşte ortaklarımız sıkıntıya girmesin diye gayret gösteriyoruz. Problem yaşamasınlar diye eksikleri en iyi hızlı şekilde gidermeye uğraşıyoruz. Vakit bunla geçiyor. O yüzden çok bir şey diyemeyeceğim.
Neden bir insansız hava aracı geliştirmek istediniz? Bu mücadelenin sebebi ne? Şimdi güzel bir soru bu. Niye muhabir oldunuz demeye benziyor. Ben şimdi çocuktum, pilot olmak istiyordum. Model uçak almıştı babam. Yurt dışında bir dönem çalışmıştı. Model uçak getirmişti. Türkiye için tabii o dönemlerde,
1983-84, o yıllarından bahsediyorum. Benim için böyle inanılmaz bir şeydi. Tutkuydu, uçmak. Babam amatör pilottu. Onunla beraber uçmuştum. Ve pilot listelerini de check-list'leri de ezberlemiştim. Savaş pilotu da olmak istiyordum. Model uçaklarla dediğim gibi uğraşmaya başladım. Sonra robotiğe merakım vardı.
Babamın yanında işte fabrikada çalışıyorduk bir tezgah başında. İşte biz şimdi de tabi bu serüven bir anlamda, bu tutku, uçma tutkusu. Robotikle birleşince robot uçak oluyor, insansız hava aracı oluyor. Öyle ufacık yaştan gelen bir tutku. Sonrada pilotluk sertifikamı almak istiyordum. Yıllarca ertelemiştim. Çünkü hem akademik çalışmalar, ben akademik çalışmalarımı bu alanda yaptım.
İşte Amerika Birleşik Devletleri'nde University of Pennsylvania'da oradan burslu olacak şekilde araştırma görevlisiydim. Sonra da MIT'de bu konu üzerinde çalıştım. Yine orada da araştırma görevlisiydim. Sonra da burada ufak uçaktan başlayarak çok yoğun bir şekilde tabii gecesi gündüzüne karışmış bir çalışma temposundan bahsediyorsunuz.
Bir kısmı cephede geçti, muharebe meydanlarında. O yüzden pilot sertifikası almaya vakit bulamamıştım. 40 yaşına varamadan alacağım dedim. Sonra da aldık. Allah'a şükür. Tek motorlu uçak uçurabiliyorum. Bir de bir de Azerbaycan'da şeyle uçtum. AKINCI'nın kanadında Mig-29'la uçtum. O benim için çok büyük bir hayaldi. Uçağı da kullandım bir Mig-29'u. AKINCI'nın kolunda böyle yakın uçuşta. O yüzden bizim için insansız uçaklar ve yaptığımız iş böyle ruhumuza işlemiş bir tutku gibi.
Yani bir şekilde hiç yapacak bir şey kalmasa herhalde kağıttan uçak yapar uçururuz. Yine de geçmek istediğiniz herhangi bir rakibiniz var mı? Televizyon işimizde her zaman rekabet ettiğimiz bir kanal var. Ve her zaman onu geride bırakmak istiyoruz. Baykar kiminle rekabet ediyor? - Biz kendi önümüze geçmeye çalışıyoruz. Sürekli yenilik yapmaya çalışıyoruz. Çünkü rakipleri örnek alıyor olsanız,
bir teknolojinin peşinden gideceksiniz. Biz havacılıkta böyle dünya lideri bir millet değiliz, yani ulus değiliz. Sizin hikayeniz çok daha köklü. Biz yeniden bir şeyler doğurmamız lazım. Yenilik yapmamız lazım ki öne geçelim. O yüzden biraz daha nasıl yenilik yaparız. Daha o tarafa odaklanıyoruz açıkçası. Çünkü peşinden gitmeye çalışacak olsak yetişmemizin çok zor olduğunu değerlendiriyorum. Bugün teknoloji geliştirme hususu milletler için çok hayati bir şey.
Kendi teknolojilerini geliştirebilmek nerdeyse okuma yazma kadar kritik. Burada da peşinden gitmeye kalktığınızda teknolojiyi geliştirmiş ülkelere yetişmeniz çok zor. Geleceğe odaklanmayı daha doğru buluyorum. Biz bunu toplumsal yürüttüğümüz çalışmalarda da böyle yapıyoruz. Yani ne yapılmamış oraya çalışalım bugünden. Orada önde olmaya çalışalım. Biraz böyle bir yol izliyoruz.
Ağabeyinize Ukrayna'da fabrika ne zaman kurulacak diye sordum. Ukrayna'da şu an savaş olduğunu biliyoruz, ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Ve açıkçası, şimdi mermilerin altında tesisi planlandığı şekilde inşa edemezsiniz. Ama belki daha teknolojik bir şey olabilir, Yani kurmaya başlasanız.
Bilmiyorum... Bir yer altı tesisi belki. Açıkçası biz bu konuyu defaatle değerlendirdik. Sadece burada güvenlik hususu var. Yani burada birileri çalışacak ve hedef olacaksa, birilerinin ölümüne sebep olacaksa... Onları koruyabilirsek hiç problem yok. Hemen yarın başlayalım. Açıkçası bunda kararlıyız.
Şayet şu an yapılması daha doğru bulunuyorsa hemen yapılabilir. Dediğim gibi hemen başlanabilir. Elbette binayı inşa edecek müteahhiti bulmak gerekecektir. Elbette orada çalışan insanlar, bunun getireceği riskleri değerlendirmesi gerekecektir. Bu konuyla alakalı henüz bugün yine bir istişare yaptık. Acaba dedik bu fabrikayı biz kursak acaba hedef mi yaparız insanları, orada çalışacakları? Bu acaba pozitif mi olur? Negatif mi olur? Açıkçası bununla alakalı.
Yoksa biz dediğim gibi Ukrayna ile işbirliğimiz devam ediyor. Devam da edecek tümüyle. Yani bu tabi Ukrayna’nın makamların da vermesi gereken bir karar. Onlar da ne zaman doğru olduğunu düşünüyorlarsa biz bu çalışmayı başlatabiliriz diye değerlendiriyorum.
Ama her seçimde olduğu gibi artı ve eksileri bir şeye koymak lazım. Çünkü hedef olacaktır. Ciddi anlamda. Zaten öyle olacağı da söylendi. O anlamdaki riskleri değerlendirerek yapılabilir.
Ama biz dediğim gibi bu sözü verdik. Zaten sözü vermemizden öte biz bu işbirliğinde kararlıyız. Bugüne kadar da bunun meyvelerini gördük. İşte AKINCI'yı yaptık, KIZILELMA'yı yapıyoruz. Bir anlamda bu alandaki geleceğimizi, teknolojik bağımsızlığımızı bu aradaki kaderimizi ortaklaştırdık. Dolayısıyla, biz her yönden orada kurulacak teknoloji geliştirme üssünün, insansız hava araçları merkezinin, doğru olacağına inanıyoruz. Ve bu seçimin doğru olduğunu da zaman gösterdi bize zaten. 2016'ta yaptığımız bu seçim. Şimdi politik olmaya çalışmayın.
Sizden doğruculuk beklemiyorum, talep de etmiyorum. Açık sözlü olmanızı istiyorum. Türkiye'ye göre Ukrayna'da iş yapmak zor mu? Ukrayna'da iş yapmak bizim açımızdan zor değil. Biraz daha Türkiye'den farklı. Bürokratik sistemi daha farklı. Yani daha katmanlı benim anladığım kadarıyla.
Ama ben biraz daha teknolojik taraftayım. Ama şunu biliyorum, bürokratik yapısı daha farklı. Abiniz Ukraynalı bürokratları şikayet etti mi? Yani bugüne kadar çok şey duymadım. Ama mesela, çoğunlukla, çoklukla karşılaşılan işte devlet kurumlarında bazen atalet oluyor. Biliyorsunuz, teknoloji geliştiren kurumlar, bizde de var.
Zaman zaman, onunla alakalı belki daha katı bir anlayışı yaşadığımız olmuştur. Ama benim dikkatimi çekecek düzeyde bir şikayetim söz konusu değil açıkçası. Çünkü bugüne kadar bize iyi bir işbirliği yürüttük. Samimi konuşuyorum, herhangi bir çekincem de yok. Sadece tam doğru ifadeyi, doğru analizi, tespiti yapmaya çalışıyorum.
Zaman zaman ağır şeyler, ağır aksak giden şeyler oldu. Ama Türkiye ile şöyle karşılaştırmak belki doğru değil. Türkiye'de 40 sene biz terörle mücadele problemi yaşadık. Ve bu çok büyük bir problemdi. SİHA'lar gelinceye kadar, yani, her gün, her yıl belki bin vatandaşımızı kaybettik. İşte geçen gün yine Taksim'de patlama oldu. Bu olaylar çok sık oluyordu. O yüzden Türkiye böyle bir çare arayışı içindeydi. Yıllardır zaten!
Yani mesela muharebeyle birlikte sizde de bir şey çok arttı tabii. Nasıl çare buluruz? Bu probleme işgale. Bizde zaten böyle bir arayış vardı.
Çünkü biliyorsunuz havacılık zaten çok katı kurallara tabi olan bir alan. Yani insanların kafasında böyle bir uçağı uçuracaksınız üzerinde. Bu elbette uçuyor ama hepsini bir yere iniyor bir şekilde, hata yaparsanız da düşüyor. İnsanlara zarar verebilir. Dünyada da böyle baya katı regülasyonlar var. Türkiye'de bu terörle mücadele kapsamında bu iş çok hızlı ilerledi. Çünkü Türkiye her gün bu terörizmi yaşıyordu.
O yüzden Türkiye ile kıyaslamak belki çok doğru olmaz. Mesela Avrupa ile kıyaslarsak, Avrupa çok ağır işliyor bu alanda. İnsansız hava araçları teknolojisi geliştirmesi açısından Ukrayna'dan fersah fersah yavaş işliyor. Bu teknolojiyi adapte etme açısından. Türkiye sadece bir istisna örnek oldu. Sence nasıl konuştum? Açık mı yoksa kapalı mı? Yani. çok açık değil. Daha açık konuşmanızı bekliyordum... Daha açık mı? Resmi mi konuştum? -Bence evet. Açıklayayım -Bakın… burada bir şirketimiz var.
3 bin kişiyi istihdam ediyoruz. -Biliyorum. Peki, daha açık konuşacağım. -Politikacılarımızla konuştum ve onlar sizin Ukraynalılar tarafında yolsuzluk vakalarıyla karşılaştığınızı söylediler. Ve bunun elektrikle ilgili bir şey olduğunu biliyorum Elektrikle ilgili mi? Hayır. Hayır. -Hayır mı? Size elektrikle ilgili ilginç bir şey anlatacağım. Arsa için elektriğe ihtiyacımız var. Diyelim ki bir arsa aldık değil mi?
Elektriğe ihtiyacımız var. Şebekeye bağlatmanın ne kadara mal olduğunu biliyor musunuz? 10 milyon dolar. Dolar, Nasıl? Ve bağlatma sürecinin 2 yıl süreceğini söylüyorlar. Ama her şeyin bu şekilde yürüdüğünü söylüyorlar. Fakat bunlar yolsuzluk değil ki! Peki Türkiye'de elektriğe bağlatma ne kadara mal oluyor? Sıfır! Biz bu ofisi sadece prize taktık, hepsi bu. -Peki izin almak ne kadar sürer? Belki bir veya iki hafta. O mevcut zaten, bu kadar basit. Anlıyor musunuz? Genellikle böyle şeyler mevcut olmalı. Bunun gibi binlerce örnek verebilirim.
Ama şimdi insanlar savaşıyor. -Yani siz… Hayır. İnsanlar şimdi acı çekiyor, değil mi? Peki önemli olan nedir? Elektrik için 2 yıl beklemek zorunda olduğum mu? İnsanlar şu anda acı çekiyor. Yani bunları şu an konuşma zamanı değil. Cumhurbaşkanınız orada savaşıyor. Ukrayna'yı, halkını ve ulusunu gerçekten destekleyen şeylere odaklanmalıyız. Ve olumsuz küçük şeylere odaklanmaya gerek yok.
Ama bu da önemli çünkü yatırımcılarımız bundan etkileniyor. Ukrayna yatırımcılara açık olmaya çalışıyor. "Önce buyrun gelin." "Sonra elektrik şebekesine bağlanmak için on milyon dolar ve iki yıl bekleyin" diyoruz. Bunun yapılması için beklemek...
Çözülmesi gereken şey bu. Daha hızlı, daha şeffaf ve daha açık. Yolsuzlukla ilgisi yok ama... Zelensky'ye veya başka birine bundan bahsettiniz mi? Bunu yetkililere bildirdim. Ama şimdi, mevcut durumlar yüzünden, hiçbir şey istemekten hoşlanmıyorum. Ama bu fabrika Ukrayna için kritik. ve Ukrayna'nın geleceği için de. Ve hava savunmasına gelince...
-Evet kritik, bu yüzden… Aksi takdirde, bir seyir füzesi, ve her şey yok edilir. Ve bu arada, orasını nişan alacaklarını söylediler. Eğer yaparsak. Bu nedenle, tesisi korumamız gerekiyor. Stratejik düşünmek gerekiyor. Ama şimdi insanlar daha acil konulara odaklanıyor. İnsanlar ıstırap çekiyor... Elektrik yok, Su yok, insanlar ıstırap çekiyor. Asıl sorun bunlar. Ne fabrika ne de başka bir şey... Burada kıyıda tekneler vardı. Ve biraz daha ileride futbol oynadık. Şimdi
Çok tekne var. Vay, ne kadar güzel! -Bakın bu incir ağacı, Bir incir ağacı. Bu ağacı büyükannem dikti. İstanbul Boğazı bu incir ağaçlarıyla meşhur. Ağustos ayında çok iri meyve verir. Burası Sarıyer. Aile evimiz. Çocukluğumuz burada geçti.
Annem babamla bu evi 1978'de satın aldı. -1978'de mi? Denize yakın, eski bir tarihi ev. İstanbul Boğazı. Dedem balıkçıydı. Burada, kıyıya yakın olan yerler çok farklıydı.
Tekneler kıyıya çekilirdi. Dedem ise Karadeniz'de balık tutardı. -Karadeniz'de... Çoğunlukla Karadeniz'in doğu bölgesinden geldiği için insanlar birbirini tanıyor olduğu, çok hoş, küçük bir semttir burası. Tüm komşular mı? -Tüm komşular. Trabzonlu ya da Rizeli. Sizin bir tekneniz var mı? -Teknem var. Yazın onunla Boğazı geziyoruz. Bazen yüzüyoruz. Burası İstanbul Boğazı. Karşı taraf Asya, bu taraf Avrupa.
Kuzeyde Karadeniz... Balık tutmayı sever misiniz? -Tabii ki. Burada herkesin balıkçılıkla bir bağı var. Burada şu an bir sürü balıkçı ve balıkçı teknesi görebilirsiniz. Çünkü şimdi balık mevsimi. Oltayla balık tutarız.
Oradaki adam gibi mi? -Evet, doğru. Onun gibi. Zaten mevsiminde kolayca balık tutabilirsiniz. Şimdiden bir sürü tutmuşlardır. Bunu küçükken çok yapardık. Burada buna benzer çok şey olur
Burada sadece balık kapmaya çalışan birçok kedi var. Aynen öyle… Bu semtte Türk, Rum, Ermeni toplulukları yaşıyor. Tam bu semtte mi? -Burada böyle farklı kültürden insanlar yaşıyordu. Türkler, Rumlar, Ermeniler. Ve ben küçükken Ermeni bir balıkçıyla arkadaştım. O yaşlıydı, birlikte balık tutardık
ve iyi anlaşırdık. O vefat etti. Yani çok renkli bir topluluk vardı Hepiniz huzur içinde mi yaşardınız? Kesinlikle. Şimdi bile farklı geçmişlere sahip, Rum, Türk ve Ermeniler arasında sorun yok. Pek çok insan burada huzur içinde yaşıyor. İstanbul uzun zamandır bana göre hep böyleydi. Güzel bir ortam.
Geleceğin insansız hava araçlarına ait olduğunu nasıl anladınız? Selçuk, yüksek lisans okudu ve ardından Amerika'da doktora yaptı. Hep bu alanda çalıştı. Yani, 20 yıl önce bu belliydi, ancak o zamanlar Çeşitli alanlarda kullanılacak İHA'larımız yoktu. Çok önemli bir teknolojiydi. İşte bu yüzden bunun Türkiye için bir fırsat olduğundan emindik. Çünkü genç Cumhuriyetimizin ilk yıllarında
başarılı olan birkaç girişimimiz oldu, ancak bunlar durdu. Sonra havacılık gelişti ve bir paradigma dönüşümü anına ulaştı. Ve buradan yola çıkarsak bu teknolojide rahatlıkla lider ülke olabileceğimizi anladık. Bu bize büyük ilham verdi. Bu yüzden babam ve hepimiz
Bunun üzerinde çalışmaya başladık, çok çalıştık. Ben şunu merak ediyorum. İHA'larınız askeri amaçlı. -Evet Savaş bittikten sonra onlar ne yapacaklar? -İHA'lar askeri alanda yaygın olarak kullanılıyor. Genelde savaşlarda kullanılıyor ancak barış zamanında da çok çalışıyorlar. İHA'lar sadece savaş aracı değil. Mesela? Örneğin, sınır koruması, göçmen kontrolü, orman yangını tespiti, arama ve kurtarma, kargo taşımacılığı, mahsul izleme, tarımsal amaçlar için. Yaygın olarak
kullanılıyorlar, aslında. -Yangınları söndürmeye gerçekten yardım edebilirler mi? Antalya'da sık sık çıkan yangınları da biliyoruz. Evet. Üç yıldır, Mayıs'tan Ekim'e kadar, Bayraktar TB2 İHA'larımızın
yaklaşık sekiz tanesi sürekli olarak Ege Denizi'nden Akdeniz'e Türkiye'nin güneyi üzerinde yangın tespit etmek için uçuyor. Daha önce bir yangın bölgesini tespit etmek 45 dakika sürüyordu. Bayraktar TB2 sayesinde artık bu 12 dakikada yapılıyor. Aaa! Balığı yakaladı bile! Sana bu balığı vermem! Onun hakkıdır. Bu gırgır balıkçılığı. Ne olduğunu biliyor musunuz? -Hayır. Bu balık tutmanın çok özel bir yöntemi. Ağı daire şeklinde yayarlar ve ardından bir vinçle gemiye kaldırırlar, çapı giderek daralır, balık içeride kalır. Burada Karadeniz'den Ege Denizi'ne balık göçünü görüyoruz.
Nerede tatil yaparsınız? Tatillerimizi genelde ailecek İstanbul'da geçiriyoruz, gezmeye pek düşkün değiliz. En sevdiğiniz şehir hangisi? İstanbul! Bu neden burada? Bu benim babam. Onu geçen yıl kaybettik. Biz bir aile şirketiyiz. Ekibimiz bir aile ile başladı. Bu sebeple hep birlikte çalıştık.
Şu anda yaklaşık 3.000 kişiye istihdam sağlıyoruz ama yine aile gibi çalışıyoruz. Ve burada herkes genç. Ben yaşça en büyük olanlardan biriyim. Babam bizim ilham kaynağımızdı. Ömrünü milletimizin bağımsızlığına ve havacılığa adamıştı.
Bu "tutkuyu" bugün büyük ekibimizde de görebilirsiniz. Onu bizim uçaklarımızda da görebilirsiniz. Artık dünyanın her yerinde ve özellikle Ukrayna'da uçuyorlar. Bu ilhamı görebilirsiniz çünkü Türkiye havacılıkta gelişmiş bir ülke değildi. Ukrayna'nın çok gerisindeydik. Hatta belli bir şekilde güçlerimizi birleştirdik. Bildiğiniz gibi AKINCI ve KIZILELMA insansız hava araçlarının Ukrayna motorları var. -Onlara çok ihtiyacımız var.
O yüzden birbirimizi tamamlıyoruz. Bu sınıfın en iyisini yaptık. Örneğin Bayraktar TB2 şu anda en meşhur İHA. Bence ona verilen ruh, bağımsızlık ruhu. Bu son derece önemli. Buna sanki bu sadece bir işmiş gibi
bakamazsınız. Sadece iş olarak hiç bakmadık. Daha çok bir sanatçının eserine benziyor. Tabii ilk başta bunlar küçüktüler, beş kilograma kadar. Şimdi altı tonluk uçaklar yapıyoruz. Bunlar gerçek robotik uçaklar. Şu anda Türkiye'nin ilk insansız savaş uçağı olan KIZILELMA üzerinde çalışıyoruz. Ve onda da yönetiminiz sayesinde Ukrayna motorlarını kullanıyoruz. Bu konuya daha sonra tekrar döneceğiz. Babanızı her gün bu resimlerde görmek sizin için zor mu? -Hayır, çünkü bu şekilde onun ruhu yaşamaya devam ediyor.
Ruhu yaşadığı sürece bu bir acı değil. İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Hoşumuza gitse de gitmese de bu bir gerçek. Ama önemli olan nasıl ve ne için yaşadın? Hepimiz burada geçiciyiz.
Cumhurbaşkanı olsun, tarlada çalışan köylü olsun, hepimiz geçici olarak buradayız. Dedeniz bir balıkçıydı. Babanız girişimci oldu.
Siz ve ağabeyiniz Türkiye'de büyük iş adamları oldunuz. Bunu böyle tarif etmiyorum ben. Yani biz bir hangarda yaşıyorduk, uçaklar yapıyorduk. Şimdi biraz daha büyüklerini yapıyoruz. Hala daha uçak yapıyoruz. Biraz daha öyle tarif ediyorum. Böyle hiçbir zaman kendimi böyle büyük bir
işin sahibi, evet Baykar çok büyük. Hiçbir zaman öyle görmedim. Yani biz böyle biraz daha, işte insansız hava araçları yapacağız. Ülkemizin bağımsızlığı, insanlığın iyiliği için, milletimizin iyiliği için yapacağız diye baktık. Biraz daha öyle görüyorum. Hala daha. Mücadeleyi de öyle görüyorum. Çünkü ben araştırma görevlisiydim.
İşte bir çay içiyoruz. Amerika Birleşik Devletleri'nde araştırma görevlisiydim. Aşağı yukarı asgari ücret dediğiniz bir ücretle çalışıyordum. Aşağı yukarı ne yiyorsam hala aynı şeyi yiyorum. Yediğim şeyler de benzer. Bence bu açıdan çok bir şey değişmedi. Tabi aile çok önemli, işte bir kızım var. O en büyük aslında servet bir anlamda eşim var, mutlu bir ailem var. Annem bizimle beraber.
Onu neredeyse hiç görmüyorsunuz. Kızınızı pek görmüyorsunuz. Yok işte siz biraz geçe bıraktınız röportajı görecektim. Bugün de buraya gelecekti. Geliyor her gün. O yüzden göremedik yani. Normalde bu röportaj 16.00'da olacaktı. Şimdi saat kaç? 21.00-22.00
Kızı uyutacaktım da gidemiyoruz işte. Üzgünüm. Utanıyorum. Bu manipülasyon. Sizin için zafer nedir? Zaferi elde ettiğinizi ne zaman hissedersiniz? Zafer benim için hak bildiğin yolda ne kadar zor da olsa ahlaktan, doğruluktan, dürüstlükten, ayrılmadan adım adım, yudum yudum mücadele etmektir. Zafer sonuç değildir. Zafer gayret etmektir.
Dosdoğru şekilde gayret etmektir. İyi günde kötü günde bu mücadeleyi sürdürmektir ve sonucun ne olduğundan bağımsız bir şekilde ne olacağından bağımsız bir şekilde o yolda ilerlemektir. Ben şimdi burada az önce sordunuz. Evet, kızı göremiyorsun dediniz. Geliyor buraya bazen sağ olsun. Mesela bu insansız aracımızı yapıyoruz. Evet. Zorlanıyoruz çözemediğimiz problemler oluyor. KIZILELMA'yı yaparken bunu yaparken de oldu. Ama mücadele ediyoruz. Bazen çözülüyor bazen uzuyor. Yine mücadele ediyoruz ve sonunda bazen iyi şeyler
oluyor. İşte ülkemiz açısından iyi şeyler oldu. Allah'a şükür. Azerbaycan'da oldu. Ukrayna'da oldu, bu bizi mutlu ediyor. Ama yetmiyor bu mücadele etmeye devam edeceğiz. Ne olursa olsun. Benim için "Zafer" bu. Doğru yolda, hak bildiğin yolda, inandığın yolda dosdoğru mücadele etmek ve bundan ötesi değil. Zaten sonra da bir gün hepimiz ölüp gideceğiz. O arada dosdoğru mücadele ettiysek, iyi bir iz bıraktıysak en büyük "Zafer" bu. Selçuk Bey diyor ki o bir bebek gibi önce emekler, sonra yürür ve sonra koşar. -Anladım.
Önce emekler, sonra yürür, sonra koşar. Ve sonra uçar. Aynı insan gibi. Çorlu Hava Üssü. Sabah. Türk sonbahar güneşi aldatıcıdır. Aslında, eğitim sahasında hava çok soğuk ve rüzgarlı. Mucizevi insansız savaş uçağı KIZILELMA'nın arka arkaya yaptığı teker kesme denemelerini izleyerek bayağı heyecanlanıyoruz. Ve aynı zamanda geleceği vaat eden bu uçağı görmemize izin verildiği için inanılmaz gurur duyuyoruz. İstanbul yakınlarındaki askeri üs. Bugün, “kuşa” aslında uçması öğretildi. Selçuk Bey'in
farklı bir kelime dağarcığı var. Tüm insansız hava araçlarına çocuklarım diyor ve bir çocuğa önce emeklemeyi, sonra yürümeyi, sonra koşmayı öğretmesi gerektiğini söylüyor. Bugün Türk “Rüyası” KIZILELMA'ya bu küçük kuşa koşması öğretildi. Hatta o bir pençesini yerden ayırdı. Çılgınca alkışların eşliğinde... Bu uçak sizin fikriniz mi? Baştan sonuna kadar? -Evet, ama bu yirmi yıllık bir rüya. Yirmi yıl mı? 6 kilogramlık bir hava aracıyla başladık. Ve şimdi 6 ton. AKINCI da 6 ton. İşte bu yüzden mi uçağın adı KIZILELMA? -Çok yüksek çok uzak bir hedef.
Yani Sultan Mehmet'in bir rüyası vardı; Kızılelma. -Tarihsel bağlamda mı? Evet -Bizim için Kızılelma, bu uçağı yapmaktır. Fatih Sultan Mehmet için İstanbul'u fethetmekti. Amerikalıların kendi elması var. Apple telefon ve sizin de bir elmanız var. KIZILELMA. KZILELMA. O biraz tehlikeli. -Neden? Çok güçlü. Tamamen otonom ve hareket edebilir.
Şu an açık. Burada her şeyi otonom. Taksi. Kalkış. Güçlü bir parça. Hareket edebilir. Bu yüzden mesafemizi koruyoruz. Özellikle bundan. İçinde yüzlerce bilgisayar var. Tüm elektroniği, fren sistemini biz geliştirdik. Hem yazılımını hem donanımını donanımını hepsini biz tasarladık. Milyonlarca satır kod var.
İnanın ki lastikleri, fren sistemini bile biz tasarladık. Tüm aerodinamiği, tüm mekaniği. Motor hariç her şeyi... Motoru Ukrayna'dan satın aldık. Teşekkürler size. -Öyle mi? Bu uçağın kalbi Ukraynalı mı? Elbette, evet. -Yani, bu uçak uçaklara karşı mı savaşacak? Evet. Bu bir savaş uçağı. Aynen öyle. -Füzeleri nerede olacak?
Onlar içinde olacaklar. -İçinde mi? Burada olamazlar mı? Oraya koyabiliriz. Ama sonuçta bu bir prototip. Aynı olacaklar. Bu bir konsept prototipi. Üretim prototipi yakında hazır olacak. Bunun üzerinde öğreniyoruz. Benzer mi olacaklar? - Evet çok benzeyecekler aslında. Demek istediğim, özel olan şey, bunun otonom bir insansız hava aracı olması. Kalkıyor, uçuyor ve tamamen otonom olarak iniyor.
Bu özel bir şey. Yapay zekaya sahip. İçinde bilgisayarları var ve bu ona daha fazla otonomi sağlıyor. Bu uçak Türkiye için mi yoksa başka ülkeler için mi geliştiriliyor? Bu şimdilik bize özel bir prototip. Ama şimdiden çok sayıda ülkeden de ilgi görüyoruz. Programa dahil olmak istiyorlar. Fakat önce bağımsız gitmek istiyoruz. Çünkü biz böyleyiz. Kendi kaynağımızla, kendi içimizde yapıyoruz. Bu uçağın üzerinde çalışacağız, kendi teknolojilerimizi geliştireceğiz, iyileştireceğiz. Ardından devletle işbirliğine başlayacağız.
Sizce bu İHA’nın deneyimine Ukrayna cephesinde ihtiyaç duyulacak mı? Yoksa gerek olmaz mı? Bence bu hazır olduğunda savaşın biteceğine inanıyorum. Ben de böyle olmasını isterim ama... -Beni de mutlu eder. Ona böyle bir deneyimi yaşatmak mı? Bu uçakları ortaklaşa Ukrayna'da yapmak. Bunlar hepsi uçağı test etmenin bir parçası, Çok önemli bir husus, onlara savaşmayı nasıl öğretiyorsunuz? Güzel bir soru. Her şeyden önce operatör her zaman sürece dahil edilir. Çünkü ana kararlar insan tarafından verilir. Makine tarafından değil.
Elbette, iletişim kaybı durumunda ne yapması gerektiğini programlayabilirsiniz. Ya eve dönecek ya bir yerde bekleyecek ya da uçuşa devam edecek. Anlıyor musunuz? Bunların hepsi programa dahil edilir. Operatöre yardım etmek, yapay zekanın yapması gereken işin parçasıdır. Havadaki nesnelerin, hedeflerin tanımlanması veya hedef doğrulaması.
Yani tüm otonom fonksiyonları yerine getirerek operatörün karar vermesine yardımcı oluyor. Babanızın adına gelince, o bütün uçakların üzerinde mi olacak? -Evet elbette. Kuyrukta da var bir tane. Cumhurbaşkanımızın imzası da var burada. -Bu Erdoğan'ın imzası mı? Evet, onu TEKNOFEST'te imzaladı.
Kendisi Türk savunma sanayisinin büyük destekçisidir. Önceden ithalat konusunda tamamen Batıya bağımlıydık. %75. Bir imza daha. Pardon imza değilmiş. -İsimle atılmış bir imza gibi. Bazı spor arabaların tasarımcının imzasını taşımasına benziyor. Böylece onun ruhu hala bizimle. Bu yüzden oraya yerleştirdim. Bu AKINCI.
Buradaki Ukrayna motoru mu? Hayır, bur Kanada motoru. Kanadalılar kadar pahalı değiller değil mi? Hayır, aynı fiyat. Aslında Ukraynalı daha da pahalı. Daha pahalı mı? Evet, çünkü bu yeni bir teknoloji. Kanadalı Mekanik. Ukraynalı ise elektronik. Sizinki daha modern. Ukraynalı kalbi olan bir başka Türk uçağı. Yakında Ukrayna'da. AKINCI'yı bekleyin! Tebrik ediyorum sizi. -Teşekkür ederim. Orada ne yapıyorlar? -Akşam yemeği yiyorlar.
Akşam yemeği Evet öyle bence. Hayırlı akşamlar. Nereden söylediniz? -İyi akşamlar Nereden? Ne o? Ne? iyi mi? -Fena değil Abi. Hadi hayırlı akşamlar, afiyet olsun.
-Herkesi tanıyor musunuz? Bazılarıyla çalıştım. Ekip kalabalık olduğu için herkesi tanımıyorum. Biz azken herkesi tanıyorduk. Ama bu arkadaşlarla daha çok çalıştım. Çünkü onlar kontrol uzmanı. Teknik ekibi yönetiyorum genelde. Haluk Bey'e bir dahiyi tanıyabilir misiniz diye sordum, parlak bir genç birini. Burada mı? Evet. Elbette onları görüyoruz. Ama deha tutkudadır.
anlıyor musunuz? Bu elmasları işlemek gibidir. Herkesin içinde bir dahi olduğuna inanırım. Onu oradan çıkarmak bir süreçtir. Her insanın hem iyi nitelikleri hem de henüz keşfedilmemiş olanları vardır. Ve Baykar, bunların teşhis edilmesi için yardım etmeye çalışıyor. Bazı şirketler yalnızca dahileri, en iyi uzmanları işe alır. Biz farklı bir yoldan gidiyoruz. Gerçekten zeki arkadaşlarımız var ama yaklaşımımız,
farklı insanlarla çalışmak. Çünkü herkesin kendi yeteneği var. Bir öğrencinin eşsiz olduğunu nasıl anlarsınız? Ya da bir genç adamın? Haluk Bayraktar veya Selçuk Bayraktar ile nasıl tanışabilir? Şirketinizde 25-30 yaşlarındaki bir genci yaklaşık olarak 2-3 bin kişi arasında nasıl keşfediyorsunuz? Evet yani önemli bir konu. Bizim içim en önemli şey motivasyon. Motivasyona sahip olması çalışacak kişinin. Biz mesela her yaz, buna Türkiye'de Baykar öncülük etti ve şu an birçok firmaya da yayıldı. Mesela düşünebiliyor musunuz? Her sene biz en az 1200-1300 üniversite öğrencisini stajyer olarak alıyoruz Baykar'a. Her sene. Ve bir stajyer 2 ay çalışıyor. Staj yapıyor 2 ay. 1200 öğrenci alıyoruz yani neredeyse çalışan sayısı kadar öğrenciyi her yıl bir staja alıyoruz. Niye? Biz istiyoruz ki üniversite
öğrencileri görsün ve o yaşta o tecrübe sahibi olsun. Bu tarz yenilikçi teknolojik alanlarda. Daha sonra da onlar mezun olduktan sonra o staj yapanlardan yüzlerce her yıl istidam ediyoruz. Ve bu insanlar takım halinde çalışıyorlar.
Takım halinde çalışıyorlar. Ve projelerde yer alıyorlar ve otomatik olarak bir... Türkler ile ilgili beni etkileyen şey hırslarıydı. Küresel anlamda dünyayı etkileyecek bölgesel bir güç olma arzusu. Türkler, geçmişlerinin büyük bir medeniyetin tarihi olduğunu elbette hatırlıyorlar. Ve başarıyı
tekrarlamak için nesiller boyu çalışıyorlar. Türkiye'yi 20 yıldır takip ediyorum. Değişiklikler şaşırtıcı. Bilim, tıp, altyapı. Halılar ve oryantal baharatlar ülkesi, yüksek teknoloji endüstrisindeki lider pozisyonunu giderek daha fazla ortaya çıkarıyor ve cesurca uzaya bakıyor.
Türklerde tüm bunların nasıl birleştiğini bilmiyorum. Sadece bunda doğal olduklarını hissediyorum. Bir Türk'ün evi her zaman misafir ve sohbet doludur. Çok sosyaller. Ve maneviyatı güçlü. Çok modernler. Ve çok dindarlar Kur'an her zaman görünür ve yüksek bir yerdedir. Evin ana kitabı. Her şeyden önce aile değerleri gelir. Ebeveyn inkar edilemez bir idoldur.
Annemle babamın hep vakit geçirdikleri salon bu. Arkada da bir oda var, annem orada yatardı, Babam da orada. Onun masası... Babam herkese balık ikram etmeyi severdi. Bu nedenle küçük kardeşim genellikle Boğaz'a koşup balık tutardı ve sonra Annem onu pişirirdi. Ve çok sık. Ama bu ev, babamın arkadaşlarına balık ikramları ile ünlüydü. Belki 10-15 yıl önce, düşünün, kocaman bir gemi eve doğru yaklaşmaya başladı! Buraya mı? Evet, tam buraya! Annem gördü ve hemen evden çıktı! Bir düşünün yavaş yavaş ona doğru gelen kocaman bir gemi! Evde yalnızdı ve dışarı çıktı. Nerede durdu? -Kıyıya vurdu. Muhtemelen buradan 10 metre ileride. Size fotoğrafını göstereceğim Korkunç! Gerçekten, çok büyük bir gemi.
Bu evden daha büyük. Bu arada İstanbul Boğazı'nda zaman zaman kazalar meydana gelir. Ciddi misiniz? -Son vaka çok yakın zamanda oldu. İstanbul Boğazı'nda gemi kazası olduğunu hiç duymadım. -Büyük çarpışmalar oluyor. Bu yüzden İstanbul'da Karadeniz ile Akdeniz'i birbirine bağlayacak yeni bir kanal inşa edecekler, "Kanal İstanbul". Kaç tane köprünüz var? -İstanbul Boğazı'nda üç köprü ve bir su altı tüneli var. Üç köprü ve bir tane daha demek. Kiev'de beş köprümüz var. Ama daha fazlasına ihtiyacımız var! Budapeşte'de 2 milyon kişi için 10 köprü var.
Her gün kullanıyorlar mı? Hayır, hepsi kullanmıyor. Toplam, 2 milyon kişi. -Anladım. Bizde ise 5 milyon kişi var. 3 milyonu resmi olarak ikamet ediyor, 2 milyonu iş için geliyor. Demek ki bu yaptığınız, Türkiye'nin bu yıllarda yaptığı kuantum sıçramasındaki payınız. Doğru mudur? Böyle mi algılıyorsunuz? Kesinlikle. Şimdi Mesela şeye baktığınız zaman, mesela, örneğin Ukraynalı roket bilimcisi Sergey Korolyov. Çok meşhur değil mi? Roket, roketçiliğin en büyük babası olarak ve Ukrayna topraklarında doğmuş bir kişi.
Baktığın zaman çocukluğunda onunla ilgili bir hikayesi var. Biz de diyoruz ki Türk gençliği veya tüm dünya gençliği gelin gençler bir uçağa dokunun, bir hayal kurun ve ülkelerinizi ülkenizi uzaya taşıyın. Yani onların hayallerini tetiklemeyi hedefliyoruz biz.
Oradan bir takım, bir proje takımı çıkar. İkinci bir Baykar oluşturur. Ve bu kendi başına onlarca TEKNOFEST'ten çok daha değerli bir şey haline gelebilir. Bunlar çocuklar için hazırlanmış modeller. Çocuklar için elektronik ürünler yapıyoruz. Bunları hediye olarak veriyoruz. Programlayabilmeleri için çocuklara bedava veriyoruz. Arduino gibi. Matematik, mühendislik ve fen eğitimi için. Teknofest'te çocuklara dağıtıyoruz.
Bu bir havacılık seti, Teknofest'te çocuklara veriyoruz. Bununla uçakları uçuruyorlar. Onlar çok zekiler! -Evet doğru. Bu bir mikro denetleyici, modüller. Ve sensörler burada. İvmeölçer, jiroskop. Bununla her hangi bir uçak uçabilir. Bu beyin. Binlerce çocuğa ücretsiz veriyoruz. Bir bilgisayar gibi, böylece programlayabilirler. Biz bu modelleri çocuklara vererek tasarımlarını destekliyoruz.
Ya sizin çocuklarınızın buna merakı var mı? Onlar küçük, daha öğreniyorlar. -Kaç yaşındalar? Oğlum 11, kızım 7. Küçük oğlum 5 yaşında. Baykar şirketinin yöneticileri ve aynı zamanda küçük çocukların anne ve babaları. Onlara göre kablo ve piller, bir an önce çocukların ellerinde olması gereken şeyler. Çocuklar odakta. “Kardeşler” çocukların eğitiminde alışılmışın dışında yenilikler başlattı.
Amaç, genç dehaların robotik, biyoloji, kimya, tasarım ve uzay bilimlerinde ustalaşacağı bilim merkezleri açmak. Bu küçük eller elektrikli araba veya İHA konseptini kolayca geliştirebilmelidir. Türkiye'ye her yıl, bazen yılda iki kez geliyorum. Türkiye'nin bu muhteşem atılımını her şeyde görüyorum. Bence o başarı başlı başına yeterli bir başarı. Türkiye'nin çok genç bir nüfusu var. Biz de çok genç bir ekibiz. Ben biraz büyüğüm abileriyim. Zaten bana abi diyorlar. Yani bizde biraz daha aile gibi ortam.
Yani bana "Bey" demiyorlar. işte "Mr. Selçuk Bayraktar" değil de "Brother Selçuk" gibi biraz daha öyle diyorlar. Ben biraz abileri gibiyim, 43 yaşındayım. Ekibin yaş ortalaması 28. Zaten siz de dediniz, burası üniversite kampüsü gibi. Bu çok büyük bir avantaj.
Ama Baykar açısından baktığınızda ve bizim tabii sizin gibi yani dünyanın en büyük uçağını biz yapmamışız; o dönemleri biz maalesef sektirmişiz. Biz yeniden böyle doğmanın peşindeyiz ve bu ruh aslında canlılık getiriyor. Evet, birçok eksiğimiz var ama hayallerimiz büyük, gayretimiz büyük. Ben aynı duyguyu Ukrayna'da yakalayabileceğimizi düşünüyorum. Baykar'da da yani orada Ukrayna'da kurduğumuz tesiste çok büyük heyecan olacağını düşünüyorum. Yani bir an önce h
2023-02-03